Necid Çölleri

Necid Çölleri

Dursun Ali Erzincanlı

Альбом: En Sevgiliye - 2
Длительность: 6:55
Год: 2001
Скачать MP3

Текст песни

"Menâhâ"dan geçiyorduk, ikindi olmuştu
Çıkınca karşıma sevgilimin yeşil yurdu
Gözüm karardı, atıldım çekici kucağına
Yarıp cemaati düştüm direklerin dibine
Sonunda bir yere, fakat, gömünce varlığımı
Yavaş yavaş o demin duyduğum derin heyecan
İçimde dondu da bir titreme koptu ruhumdan
Ki varlığımdaki her zerre ayrı ayrı ürperdi
Önümde Allah sevgisi ve saygısıyla titrerdi

Yer yer kabaran rengarenk saflarıyla
Donmuş gölgeler halinde bir sessiz dünya
Evet, o koskoca âlem Tunuslu, Afganlı
Transvallı, Buharalı, Çinli, Sudanlı
Habeşli, Hiveli, Kaşgarlı, Yerli, Hersekli
Serendib'in, Cava'nın, Mağrib'in bütün şekli
Kısaca attığı kollar, batı tarafından
Cihan cihan dolaşıp doğunun son noktasına giden
O asil ailenin sayısız evlatları
Huzur içinde bırakmış bu mahşer âbâdı

Ne manzaraydı Allah'ım o sessiz karmaşa
Ki seyrederken ansızın vecde geldi ruh ve melekler âlemi
Coşup beşi bir yerden yanık minarelerin
Huda'yı bağrına basmış yığın yığın insanın
Gömülmüş olduğu okyanusu dalgalandırdı

Deminki mahşeri inletti, sûru andırdı
Birinci eşhedü en la ilahe illallah
Seslenişiyle dönerken gökyüzüne doğru yüzler
Peygamberin tertemiz kabrinin de aynı kabulü

Derinden gelen sesler ile ladığı duyuldu
Yüzler o sesleri yankılayan yere dönmüştü şimdi
Artık çevreye hakim olan onun sesleriydi
İkinci şehadet dalgasıyla aynı uzun yankı
Allah'ın birliğini yerden için için ilan etti

Üçüncü defa yapılan şehadetle birlikte sardı mesafeleri
Muhammed'in sonsuzlukta karar kılan hatırası
Nasıl bir uğultuydu o hatıranın peşinden dalgalanan
Nasıl uyanmadi bilmem ki uykudan cânan
Çevresi bunca zamandır ki inliyor az mı
Kıyametin kopmasına kadar yoksa hiç uyanmaz mı

Nasil sığar ki Allah'ım hayale, akla
Şu cananın yattığı yeri kucaklayan demir kafes
Yerinden oynamayan dağ kadar vücudunda
Bütün bu coşkuyu, ürpermeleri duysun da
O ezeli sevgili hassas ve nazik ruhu ile
Uyanmasın koca bir mahşerin iniltisiyle

Henüz dua ediyordum ki,ya Rasulallah
Sesi kükreyerek kanatlanmış bir siyah hayal
Basıp eşikleri tutmuş yığınla gölgelere
Süzüldü uçtaki babüs selam önünde yere

Korkunç haykırışı hâlâ fezada çınlardı
Ki yeniden yükselip yardı geçti uzaklıkları
Düşünce peygamber kabrinin ayaklarına
Sarıldı göğsüne çarpan demir kuşaklarına

Dikildi sevgilinin kabri önünde kendinden geçerek
İnleyerek diyordu ki
Ey nebi şu halime bak
Nasıl ki gün kızınca bağrı yanar çölün
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı ayrılığın

Temiz ocağına can atmak istedim durdum
Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum

Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar
Tahammül ne kadar uzasa da onun da bir sonu var
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak
Önümde durmadı artık, ne ev bark, ne ocak
Yıkıldı hepsi ben açtım sudan ülkesini
Üç ay Mekke diyip çiğnedim çölü

Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada
Yetişmeseydin eğer ya Muhammed imdada

Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin
İradem iradene boyun eğdiği günden beri
Bana yollarda bir an bile durmak haram oldu

Yaratılışın bütün ihtişamlı eseriyle dertleştim
Gecelere derdimi döktüm, dağları söylettim
Aylarca yanıp tutuşmaktan yummadım gözümü
Yıldızlara sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü

Ayrılık eziyetine katlandım elli üç senedir
Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir
Beş altı sineye ayrılık acısıyla bırakarak
Sana gelen yüreklere
Mahrumiyet mi
Yoksa merhamet mi gerek

Demirden örtünü kaldır temiz mezarından
Bu hasta ruhumu artık ayırma toprağından
Nedir o meşale
Nurun mu ya resulallah